24.7.12

Ve...




Ve bu kadın gider... Geçen yıl bu vakitler nefes aldığım topraklara, İda'ya doğru yarın yol alıyorum. İşte tamda şu yukarıdaki anları yeniden yakalamaya gidiyorum. Bambaşka hikayelerle ( kafamda çektiğim fotoğraflar ve hikayeleri üzerine blogumu düzenleme fikri var) dönmek üzere bir kaç ay yokum, kendinize iyi bakın emi...

23.7.12

Denize doğru....

Okurken dinlenilesi şarkı; Deli Kızın Türküsü


İÇİMİZDEN EKSİLDİ

Artık heyecanlandırmıyor beni
garlar, peronlar, benzin istasyonları,
uykulu mola yerleri, yabancılıklar,
bilmediğin dağ rüzgarlarıyla ürpererek uyanmak
bir gece vakti, dalgın bakışmalar
sonra uykusuz sabahlarda indiğin sahil kasabası
daha gövdene uyanmadan serin tuz, kıştan kalma dalgalar

bir yerlerde beklediğini sandığımız büyük rüyalar
galiba artık heyecanlandırmıyor kimseyi
nicedir eksildi içimizden o çekip gitme duygusu
eski neşesine bir türlü kavuşamayan kalbim
saçıp savurdu buraya gelene kadar
içindeki şarkıları
şimdi gündelik hayatı sade gürültüsü, kuru düzeni kuşatırken
sessizliğimi
ardına sakladığım kelimeler
kadar bir hayat
ölmeden önce okunacak, yazılacak bir kaç kitap

MURATHAN MUNGAN


21.7.12

17.7.12

TAK TAK TAK


Tokmakta ses ,
Kapı önünde karanlık
Eşikten atlar yaşam,
Paspasında umut
Dışarısında hayat
.....
Ve siz bayım!!
son sürat yaşarken hayatı
ayrıntıları kaçırıyordunuz.
Gözlerini görmeden geçiyordu yaşam...

15.7.12

KAYIP

Evet evet hava sıcak ... haliyle takat kalmıyor yazı yazmaya. Geçen günlerin bir özetini geçeyim istedim.
Bir kaç günlüğüne çalışma fırsatı buldum. Maksat seneye es kaza mezun olmayı başarabilirsem ellerinde bir adet öz geçmiş bulunsun.
Şirket az biraz uzak olduğundan servis bilgileri mailime yollandı. Ben kaçırırım tee Esenyurt'u bulamam diye yediye doğru anca gelen servisi altı buçukta beklemeye başlayan tez canlı kişisi olarak ilk sabah beklemeye koyuldum. Şehirler arası otobüsün servis niyetine koyulduğu gerçeğiyle şaşırmış olarak bindim otobüse. Ha ilk günden doğru yerde inmeyi de başardım zira servis insanları saça saça adeta kendi ülkesini kurmuş şirketin büyük topraklarında ilerlemekteydi.
Güvenlik engellerini kart sorulmadan geçen genç Meriç görev alanını sorgulamaktaydı. Merkez binaya kadar sorulmamış olması da ilginç neyse ki biri bir dur ne işe geldin dedi de kapıya kimlik vermeden kartını almadan nası geldin sen buraya tribine bürünen güvenlik gurusu hatalarından ötürü yardım etti çalışacağım departmanı buldum. İnsan kaynakları çalışanları içten sıcak ve samimi insanlardı. O yüzden çalışırken fazla bocalamadım. Herkes ilgili ve yardımcıydı her konuda. İlk gün kaldı dört düşüncesiyle hızlı geçti. Diğer günlerde öyle erken kalkmaya alışık olmayan genç Meriç için uykulu ve rüya tadında geçti.
Bilmiyorum kaçıncı gündü; illaki kayıp ruh genç Meriç klişesinin gözler önüne serildiği kaybolma vakalarıma bir yenisi daha eklendi, servisle gidilen bir şirketti bulmakta dahi kayboldum. Aynı hat üzerinde gidip gelen bir diğer servis mevcutmuş. Ben her sabah olduğu gibi uyku mahmuru servisi beklemekteyken ilk gördüm servis kılıklı üzerinde firma adı yazılı otobüse atladım. Ama hissiyat farklı bir gariplik var... zaten ne vakit kaybolsam içimden bir zevzek konuşmakta gene yanlış otobüstesin diye. Uykulu beyinle fazla kaale almadım tabi zamanla yol aynı yol yüzler farklı hadi bakalım nere gidiyoruz diye yanlış otobüs tribine içten içe girdim. Herkes iniyordu bizim firmanın farklı kapısı herhalde diye bir güzel varılan noktada da inildi. Ben bulurum genel merkezi edasıyla kimseye bir şey sormadan kapıdan içeride girdim. Ne ilginçtir gene kart, kimlik sorulmadı. Fabrika kapısıymış ilerledim ilerledim bir kaç bina geçtim "bunu nasıl beceriyorum her seferinde" diye düşünmekte görünürdeki binaya girdim ve birine sordum. Ahh!! cevap içimdeki zevzeğin bastırdığım kahkahalarını duymama yetti. Semt dahi tutmuyor yanlış yere gelmişim. Gerisin geri geldiğim yolu göstererek kapıdan belirli saatlerde servis olduğu haberiyle Hoşdere nere Esenyurt nere ki koca koca yazmışlar servisin önüne kör müsün nidalarıyla servise doğru on dakika yürüdüm.
Genel merkeze gelip yerime geçtiğimde saat dokuzu bulmuştu. Ve evet bu absürt olay uyku mahmurluğuna sığınarak anlattım. Zira herkes nerede olduğumu merak etmişti. Diğer günler birbirinin aynı ve daha az kayıpla geçerken ben tam alışmışken bitti iş. Ortamı çalışma şartları iyi olan bir şirket ve çalışanına bu kadar çok değer veren bir başka bünye görmedim. Öyle bir şirket düşünün ki siz çok çalıştığınızda izin günleri hediye etsin. Bu ay çalışma saatlerini aşmışsınız falanca bey/hanım alın size bir iki gün izin diyen bir yönetim anlayışı var. Mülakata mı geliyorsunuz evinizden bir taksiye atlayın geliverin biz karşılarız yollarda değerli vaktiniz yitip gitmesin anlayışındalar. Velhasıl kelam sevilesi ve severek çalışılası bir yerdi..




Bunun dışında blogun konseptini değiştirme düşüncesindeyim bilahare bunun hakkında görüşlerinizi duymak ve tikkate almak isterim.

1.7.12

dipçik...


İç seslerin muhakemesini yapmaktaydım;
Bu kadarmıydı hayatın demekteydi biri,
Kurmacamıydı yazdıkları
n diyen oldu,
Ne özlemmiş bünyedeki o öyle bitmedi dediler,
Kimkudukki beklenen ve yahut terk eden diye merak ettiler...
Sahi suretinin yansıması bu mudur diye şaşıranlar oldu.
Devrik hayatımın cümlelerini sıraya koymaya çalışanlar vardı...

Sonra düşündüm;
Her an hüzünlü, derdin, tasanın bolca olduğu, gam- keder dolu, her daim özlem çeken, aşık, melankolik, hafif depresif seçmece bir bünyeyi hayal etti çoğu.
Yaşadıklarım bunlardan ibaret değil veya
tam olarak bunlar değildi. Biraz eksik, biraz fazla benden bağımsızlar diye düşündüm.
Ben benim olmayan acıları içselleştirdim benimkilerle yoğurdum, sahipsiz özlemleri nüfusuma geçirip benimkilerle beraber büyüttüm, gözden çıkarılan sevdaları gördüm karanlıkta arkalarını kolladım... korkusuz korkaktım ya hani biraz, kendi korkularıma dostlarımınkileri ekledim.
Ve buraya yazdım..
Çokça benim diyaloglarım var içinde keza yaşadıklarımda. Ama bir kısmı belki de senindir veya yanındakinin.
Hepi topu bir kez aşık olmuşken ve yalnızlığı tercih ederken, bir ömre bu kadar sevda sığmazdı...
İnsanlar hep gülen yüzümden bahsederken bu kadar keder fazlaydı bünyeye...
En sevdiklerimi her an yanımdan ayırmazken bu kadar çok özlem ağır gelirdi bana...


Sayfalar