7.2.15

Üç Kız Kardeş

Daha önce yazılmış ama bir türlü taslak halinden çıkarılamamış bir yazı daha.. nihayetinde hayat buldu;

Aralık ayının güzel günlerinden biri cevahir'in oyun salonlarından bilmem kaçıncısındayız. Sahnedeki oyun "üç kız kardeş" ben ve o sıralar o etkinlik benim bu etkinlik senin diye dolaştığım ekürim teyzem ile izlemeye gitmişiz. Oyun üzerine eve geldiğimde yazdığım bir yazı. Aslında pekte tiyatro uzmanı olmayan birinden naçizane oyun izlenimleri. Yeniden sahnelenirse gitmeniz şiddetle tavsiye edilir.

                                                                        *  * * 

Sahne dekoru müthiş. En çokta tavandan sarkıtılan martılara hayran kaldım. Çehov ve moskova tiyatrosu esintileri oyunda da hissettirdi kendini. İstanbul'daki diğer sahnelerle karşılaştırılınca biraz küçük kalan bu mekanda bile iyi iş çıkarmışlar insanı boğmayan bir sahne dekoru ortaya koydukları için ekibi ayrıca tebrik etmek gerek.


             Müziğin güzelliği ve etkileyiciliği arada durağan giden olay örgüsünü çekilebilir kılmış. Çehov'un yer yer insana kendini sorgulatan nüktelerini hissettikçe insan arada bir kendini sorgulamıyor değil. Ve her zaman ki gibi bu oyununda da toplumun her kesiminden bir karaktere rastlamak mümkün.  

            Ablalar Olga ve Maşa'nın oyunculuğuna hayran kaldım. Olga'nın idealist öğretmen imajı Maşa'nın git gelleri oynayan evli ama oyunun güçlü karakterlerinden Verşinin'e aşık kadın rolü yakışmış. Küçük kız kardeş İrina'nın performansını oyuncunun bana göre yapmacık mimiklerinden mi bilmem yada rolün gerekliliği şımarık kız çocuğu havasından mıdır bilemem pek içim ısınamadı. Ama onunda tabi ki olay örgüsünde çok kilit noktalarda katkısı büyük. Güzel alımlı İrina'nın eve gelip giden Vasili'nin ki kendisi günün ona dayattığı zorunluluklardan çok felsefeyle ilgi alakasıyla repliklerinde Çehov'un yansımalarıyla izleyicileri etkilediği yakışıklı subaya olan ilgisi "aşk mı mantık mı" arasında gidip gelmesi ve nihayetinde oyun boyunca  her dialogta kendini hissettiren moskova özlemleri neticesinde yıllar sonra zengin bir eş ile Moskova trenine doğru yolculukta kendini buluyor. Ama ne var ki eşi trene binemeden eski aşkı vasili ile girdiği düelloda öldürülür. Ve yine tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi İrina'nın hayalleri, umutları aşkının eliyle hayal kırıklıklarına bağlanıyor. Ağabeyleri Andrey'in bu olaylar silsilesi boyunca evde terör estiren aynı zamanda kız kardeşlerinin nefes alanını da daraltan yırtık eşi Natalya yanında silik ama bir o kadarda donanımlı çok okuyan yazan sanatla ilgili keman çalan karakteri kız kardeşlerinin profesör yakıştırmasına zıt belediye yazmanı olarak çalışıp tıpkı günümüzde ki gibi güne yenilen istediği işte çalışamayan mutsuzlara yerinde gönderme olmuş. 

                Tabi birde Subay Verşinin karakteri vardır ki oda ayrı mutsuzluk tabloları çizmekte. Bir yandan eleştirdiği dünyaya tahammül edemezken bunu değiştirmede adım atmakta tereddüttedir. Gelişen dünyadan yeni umutlardan bahsederken kendi umutları için hiç bir şey yapmamaktadır. Ve bunlarda onun pişmanlıklarına yenilerini ekler. Mutsuzdur mutluluğu yakalayacağına inanmaz ve ona göre mutluluk gelecek kuşakların hakkıdır.
Verşinin
"Sık sık düşünürüm: Yaşama yeniden, ama bu kez bilinçli olarak başlanabilseydi? Yaşamış olduklarımız, hani derler ya, taslak, öteki de onun temize çekilmişi olsaydı, ne olurdu acaba? Sanırım her birimiz, her şeyden önce, yaşamış olduklarımızı bir daha yaşamamaya, ya da hiç değilse, kendimize bambaşka bir yaşam ortamı, ne bileyim, söz gelimi, böyle çiçeklerle dolu, ışık içinde bir ev yaratmaya çalışırdık… Bir karım, iki de küçük kızım var. Ayrıca, karımın sağlığı pek iyi değil, falan filan. Eh işte, yaşama yeniden başlanabilseydi, evlenmezdim… Hayır, kesinlikle evlenmezdim"



Sayfalar