23.6.12

Ne güzeldir...

Bazen insanın içinden aynen böyle yapası geliyor...

20.6.12

Dikkat Mim!

Öncellikle Polyanna dan özür dilerim çok önce mimlemişti beni ve ben epeydir unutmuşum. İrituruncu balığın mimlemesiyle hatrladım. Topluca bu yazıdan cevaplamak istedim.

İlk mimim Polyanna dan Versatile Blogger ödülüyle gelmişti.

1. Ödülü vermek için 11 tane blog seçilmeliymiş.
Bu mimi okuyanlar sağ baştan sayın sayısı önemli değil yazmak isteyenler yazabilir.

2. Ödül verdiklerine haber vermem gerekiyormuş.
E yukarda ilan ettik haberide aldınız bu maddede çözülmüş oldu kendiliğinden

3. Kendinle ilgili istediğin yedi bilgiyi paylaşmalıymışsın okuyucularınla.
-Telefon kullanmaktan hoşlanmıyorum. İllaki bir yerlerde unutulur o telefon.
-Kindar bir yapım yoktur. İnsanlar ne yaparsa yapsın onlara karşı bir kin nefret duymuyorum. Sanırım en lanet huyum bu!
-Bisiklete binemem denge problemim vardır.
-Müzik dinlemeden uykuya dalamam. Zaten pek de uyumam.
-Sürekli didiştiğim bir ikiz kardeşim mevcuttur.
-Türk kahvesi içmediğim gün başıma ağrılar girer. Pek çok severim kendilerini.
-Marmara üniversitesi iktisadın demirbaşlarındayım. Bir türlü mezun edemediler.


4. Size ödül veren kişiye teşekkür etmeniz lazım;
Sevgili Polyanna'ya teşekkür ediyorum. Gecikme için beni affet canım :))

5. Son olarak Versatile Blogger Award logosunu ekleyiverin yazınıza;
Efenim yan tarafa bakınız...




İkinci mim İrituruncu balıktan geldi. Mim için teşşekür ederim. Takıntılarla ilgili mimimm işte cevaplar;

Takıntıların var mı yoksa kim takar takıntıları sallamışım dünyayı modunda mı yaşarsın hayatı...

Takıntılarım elbette var. Takıntım yok diyen birine rastlamadım, hayatın illaki bir yerinden yakalıyor takıntılar.
Dünyayı en sallamayan görünende dahi mevcuttur takıntı.

Mim konusu benim takıntılara gelirsek;
Niye her zaman geç kalır şu insan evladı diye düşünenlere gelsin bu takıntım...
Günlük sıradan sanırım hemen hemen herkeste mevcut olan bu takıntım evden çıkarken illaki her yeri kontrol
ederim ve dışarı çıktımda düşünürüm acaba bilgisayarı kapadım mı, kurutma makinesinin fişini çektim mi...
acaba kapıyı kilitledimmiye kadar gidiyor iş ve ben her seferinde geri dönüp kontrol ediyorum.

Bir diğer takıntım İstanbul'un su sıkıntısının sebebi olma ihtimalimi güçlendiriyor;
Yaz kış demeden her sabah illaki duş almak, havalar daha da sıcaklaştığında sabah akşam duş almak gibi
bir takıntım var. Ne menem bir takıntıdır. Arkadaşlarda kaldığımda ertesi gününü zor ettiğim zamanlar oluyor.

Bir diğeri ise meyvegillerin canını sıkıyor;
Yediğim meyvelerin çekirdeklerini sayma takıntım var. Birde tek mi çift mi diye tutuyorum içimden.
Yediği karpuzun çekirdeklerini sıra sıra tabağına dizen bir zat varsa o benim şaşırmayın.


Düşünürsek daha tonla çıkar takıntı. Ama nevrotik takıntılarım hiç olmadı. Olmasında, tadında hayatı çok fazla
engellemeyen, kişilere zarar vermeyen takıntılar kafi.
Yine yineliyorum bu mimi okuyupta cevaplamak isteyenler yazsın. Okunur, takıntıları düşündürmeye yöneliktir. :)

10.6.12

Ala

Her şeyin gri olduğu şu dünyada ne ola ki "aklarım şunlardır, karalarım bunlar..." diyeyim. Tüm renkler benimleyken...

(okurken dinlenilesi şarkı: what a wonderful world)

Paletimde itinayla topladığım renkler var. Ben onları delicesine biriktirdim. Gözümün değdiği her yerden, gönlümün gördüğü herkesten, aklın hayalin alabildiği her olaydan, kokusunu anımsadığım özlemlerimden, mutlu vakitlerden, içime işleyen tatsız zamanlardan... soluk alıp verdiğim her anın renginden bir parça çaldım. Koleksiyoner olmak değildi niyetim ama amatörlüktende öteye geçti ilgim. Beni ben yapan zamanlardan sürükledim renkleri... Yani ki beyazı ve siyahı daha doğarken öğrendim, kendimi bildim bileli vardı gökkuşağı ve ben üstüne ekledim geçişleri. Benim için biraz da bu baz renklerin dansıydı. Türü önemsiz, kıvamı bir ötekinden farksız temelde aynı güçten doğmuş birbirine bulaşabilen renklerdi. Farklıklarını göz ardı edip biri bir diğerine katılabiliyordu.
Eskiden resim de yapardım ya hani ben... Hiç bir şeyin tuvale yansıması tıpatıp aynı olmazdı, tıpkısını yapamazdım. Çiçeklerin hiç birinin alı al moru mor değildi. Hep başka bir renk var olurdu; aitsiz duran, benden geçen, benle öğütülmüş ve benim olan farklı renkler bulaşırdı...
Hal böyle olunca yaşamımdaki pek çok şeyi ben bile kesin çizgilerle ayırt edemiyorum. Öyle ki temel renklerde başkalaşmış durumda. Ama eminim dünya tüm renkleriyle bana katıldıkça güzel.

2.6.12

....



iyi gider şu vakit....

Sayfalar