23.2.10

minik ya bizide alsaydı ya içeriye

evet ve sonunda olduu!! bir adet meriç, bir adet damla, bir adet nihan ve birde bonusundan gizem bir araya geldi o tarihi buluşma gerçekleşti :) karanfil olmalı evet olmalı dedik dedik bulduk en sonunda ha birde the beatles'ın sevimli yaratığı pisiciği unutmamak gerekli tanışmamız ne kadar yürek hoplatıcı olsada kerata pek bi sevdirdi kendini. özün sözü sözün kısası sanki ilk defa tanışmıyormuş gibi tanıdıkdılar candandılar ki buna itinaden pek bi hoş gün oldu öyleki ukulela bile nihanın kollarına doğdu günün sonunda.

13.2.10

Bidon

Bugün bir bidon dolusu hüzün buldum. Napsam die düşünürken midem bulandı avuç dolusu nefret birazda eskiye özlem kustum. Reçel kavanozlarındaki mutlulukları aradım raflarımda , baktım kalmamış. Dibide görülmüş otuzbeşliklerin hani olsada bir damla efkarım yenilse ama kalmamış. Geçmişin hatıraların içkisi bugünün yada yarının içkisi değil o yüzden durmaz şişede. İçinde buruk bir hüzün taşır inceden inceye işlenir içine… Bakındım raflarıma sığmadı bidonum önce otuzbeşlikler devrildi şangırtıyla sonra reçel kavanozlarım ardı ardına düştüler yere. Canımdandılar , camdandılar un ufak oldular. Öylece kala kaldım ellerimde koca bir bidon "HÜZÜN"le.

11.2.10

Büyük şehirlerde kaybolanlardanım ben , küçüklerinde ise tutunamayanlardanım ve en çok da yavaşça silinip gidenlerdenim. Yalnızlığımın içine sığamayanlardanım. Halbuki bir göz odadan ibaret ama ruhumun labirentlerinde kayboluyorum hergün binlerce kez...

4.2.10

Düşünüp Düşümden Ayrı Kaldığım...

Düşlerimde gezinirken bir elimi duvara dayadım kaybolmamak adına. Yumdum gözlerimi hayallere, yavaşça ilerledim düşümde. Çıplaktı ayaklarım evet çıplak, asfaltı hissettim önce ıssız bir yol kenarındaydım sanki ve yolumu bulamıyordum.Patika yollardı benimkiler, asfaltı henüz dökülmemiş toprak kokan yağmurda çamurlaşan yollardı aradıklarım. Tek elimle yol alıyordum -bir elim gerçeği bırakmamak adına duvara tutunan- patikalarımı aradım, önce kaldırımları geçtim taşları hissettim belediyelerin her seçimde söküp yeniden dizdiklerinden , sonra yavaşça hissettim toprağın nemini oysa hangi patikaya girmiştim nereye giderdi bu yol? Kuru otlar vardı ayaklarımı acıtan , bunlar değilmiydi toprağın patikaya yatırımı öyleyse niçin acıtıyordu canımı? Patikayı arşınlarken fark ettim çıkmaz sokaklar vardır hadi birde çıkmaz patikalar olsun buda onlardan biri ve derin bir orman karşılasın beni kollarını açmış beklerken bulayım ağaçları.Dallarından göğü göremediğin koca çınarlarla kaplı bir orman idi.Gökyüzü yeşilmiş anladım .İstemem almasınlar beni kollarına. Maviler beni paklar, gökyüzü mavidir içimde ve beyaz bulutlar vardır arada kararırlar ama mavidir göğüm mavi!! Dönmeli bu patikadan başkaları da vardır elbet beni götürecek gideceğim yere. Dönüş yolu hızlıdır adımlar sanki hiç gitmemiş gibi o yolları sanki hiç istememişsin gibi gitmeyi , ayrıntılara takılmadan hissetmeden adımlarını hızlıca ilerlersin. Aynen öyle yaptım kuru otlar bile acıtmadı canımı öyle ki gerçeğe tutunan parmak uçlarım kanadı bu sefer. Asfalta geldik yine soğuk gecenin ayazımı olmuş ne ama sanki sadece bir an ayrılmıştık buradan. Biliyorum akıp gitmeliydi an ve gitmişti de çoktan. Devam ettim yoluma ayazın içime işlemesine aldırış etmeden yine ağırlaştı adımlarım. Sadece ben ve gece. Duvara daha bir sıkı tutunuyordu elim sanki gerçeği avuçlarımın içine alıp ilerlemek istercesine avucumu dayamıştım. Nice sonra bir patika daha ilişti gözüme daha bir belirgindi izler , bu muydu benim yolum? Toprağı pek de kuru değildi. Çiçekler mi bürümüştü etrafını çiğ damlalarının ay ışığında parıldadığını görür gibi oldu gözlerim. Ay fenerim oldu görür oldum çiçekleri ve damlaları. İlerledim usulca mutlak yere. Anlaşılan benim patikamdı , hafiften meltemi hissettim yosun kokanından. Hışırtılar duydum yapraklardan gelen fısıltılar gibi. Birkaç parmağım dokunuyordu istemsizce duvara “gerçek” ten biraz daha kopar gibiydi. Başımı çevirdim gökyüzüne, gözün alabildiğine yıldızlar vardı geceyi aydınlatan beni çağıran nemiyle çimleri hissettim tenimde ve çektim parmaklarımı duvardan özgürdü her iki elim. Aldı beni çimler kollarına gökyüzüne çevirdim yüzümü hafif bir nem saçlarımda sanki birazda ıslak sırtım yerde ama tekrar meltemi hissettim bu sefer ılık esiyordu saçlarımın arasında. Dünyamı kaplayan ışıltılarıyla bir dokunsam üzerime dökülecek hissiyle yıldızları seyre daldım sonra göz kapaklarım ağırlaşıp usulca kapandı bu aydınlık gecede. Güneş aktı içime uyandım sabahın ilk ışıkları ile gözümü açtım; tanrım bu nasıl gökyüzü bir avuç mavi, saplanır içime!Parmak uçlarıma dokundum yaralarıma “gerçek” ler yapmıştı bunu, sarılmalıydı yaralar burada. Bulutları izledim bir süre sonra kalktım meltemi takip ettim kıyıya götürdü beni , dalgaların yaladığı boz taşları gördüm bir ressamın ellerinden çıkmış gibi mümtazam koyulmuşlardı yerlerine. Gözün alabildiği mavi ışıldıyordu önümde. Ayaklarım ıslak kumda götürürken beni denize dalgaları hissettim , önce parmaklarımı yaladı sonra ellerime değdi dalgalar .Ve ben parmak uçlarıma dokundum “gerçek” neydi?... Güneşi izledim batana kadar. Denizden batıyordu bu sefer oysa bana hep dağların ardından veda ederdi. Güneşi yolladıktan sonra düş bahçemi gezdim her bir yerinde kendimden bişeyler keşfederek. Yakamozları farkettim bütün ışıltısıyla çarşaf gibi denize örterken ay. Bir avuç mavi saplanmıştı şimdi ise yıldızları döküyordum içime.Uzandım kumsala kumları hissettim tenimde kimi tenime yapıştı kaldı öylece kimi tutunamadı ellerime kayıp gitti gizlice. Ve ben bir geceye daha gözlerimi yumarken yıldızları örttüm üzerime , ay’ı aldım yüreğime ve parmaklarıma dokundum “gerçek” neredeydi? Benim patikamdı bu yol ve getirdiği yer burası…

Sabah olur bir avuç mavi saplı içime , yıldızlar var , unutmamak lazım bir de ay var yüreğimde ve gözlerimi açarım; odamın tavanı görülür , parmak uçlarım duvara dokunmuş “gerçek”lere tutunurcasına… Benim patikamdı yol ve getirdiği yer burası.

Sayfalar